23 Aralık 2018 Pazar

ABD’nin çekilme kararı ve Fırat’ın doğusundaki kavganın ayak izleri

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “Fırat’ın doğusuna gireceğiz” açıklaması oldukça ani olmuştu. Bu ani çıkışın arkasında bir telaş olduğu belliydi. Bir yandan iç siyasetteki kriz, diğer yandan köşede duran İdlip savaşı bu telaşın arkasında duran önemli sebepler olarak görünüyor. Siyasi-ekonomik krizin üstünü bir savaş gündemiyle örtmek ve garantörlüğü üstlenilen cihatçıları İdlip’teki savaş çemberinden çıkarmak için “en uygun” hamle, Fırat’ın doğusunu hedef almaktı. Ancak Fırat’ın doğusu hedef gösterilirken Irak’ta Mahmur ve Şengal bombalandı. Muhtemelen burada AKP kararlılığını göstermek istedi. Peki kime karşı ve ne için?

OKU

19 Eylül 2018 Çarşamba

AKP İdlip savaşını mı durdurdu, yoksa kendisi için son bir şans mı istedi?

Tahran’da ateşkes talebini iki mevkidaşına kabul ettiremeyen Tayyip Erdoğan, Vladimir Putin’le ikili görüşme yapmak için Soçi’ye gitti ve aynı ısrarını beraberinde götürdü. Ancak beraberinde götürdüğü kalabalık bir heyet de vardı. Dışişleri, Enerji, Hazine, Ticaret ve Savunma bakanları ile MİT Başkanı dahil oldukça kalabalık bir heyet… Bu görüşmede Erdoğan’ın “ateşkes” talebi değil de, operasyonu bir süreliğine “dondurtma” ya da “erteletme” formülü masaya yatırıldı ve bu çerçevede bir anlaşmaya varıldı.
Arap basınında öne çıkan değerlendirmelerde, “bir ilk olması” üzerinden bu anlaşmanın önemine vurgu yapıldı. Örneğin El-Meyadin, “Rusya ilk defa bir NATO üyesiyle askeri anlaşma imzaladı. Putin ve Erdoğan, terörizme karşı yan yana mücadele etme konusunda mutabakata vardılar… Bu da dışarıdan bir müdahaleye meyil vermeden Suriye’de siyasi çözümü güçlendirme adımıdır” yorumunu yaptı. [1]

OKU

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Brunson’u bırak, İdlip’e bak

Suriye savaşının bölgesel/küresel bütün muhataplarının ellerindeki bütün kozlarıyla restleşecekleri alan İdlip olacaktır. O yüzden ülkelerin birbirleriyle anlaşmalarının da “Ver papazı, al papazı” gerilimlerinin de final alanı İdlip savaşında olacaktır

OKU

20 Nisan 2018 Cuma

Suriye’de süreç nereye evriliyor?

Suriye’nin yeniden yapılanması konusunda Batı’nın bir politik şantaja ihtiyacı olacak. Çünkü siyasi yapılanmada hepsinin kendilerine ait kurguları vardır. Keza Türkiye ile müttefiklik ilişkilerinin gidişatına göre Fırat’ın batısı ve hatta İdlip için de kurguları var. Bu yüzden Suriye’nin yeniden imarı için daha fazla müdahillik ve daha çok şantaja ihtiyaçları olacaktır

OKU

12 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye Sınırındaki Cihatçı Yığınak; Türkiye giderek Afganistanlaşıyor!

Suriye krizinin başladığı 7 yıl öncesine göz atarsak, şunu görürüz; Pakistan, Afganistan muhalefeti için ne ise Suriye için Türkiye o oydu. Geçmişin ders alınması gereken çıplak gerçekliği ortada.  Afganistan’a cihatçı ihraç eden merkez, Pakistan’ın Afgan sınırındaki Peşaver kentiydi.  Bu cihat merkezini ABD projelendirdi, Suud sermayesi besledi, Pakistan istihbaratı yönetti. Tıpkı Suriye’ye yönelik hamlenin aynısı... Aktörler hemen hemen aynı, sadece coğrafya isimleri farklı. Afganistan yerine Suriye, Pakistan yerine Türkiye isimlerinin yazılması dışında pek bir fark yok. Suriye için Afganistan’ın Peşaver’i önce Hatay oldu, sonra buna Gazi Antep eklendi.. Dile kolay, tam  7 yıl.. AKP eliyle Türkiye, 7 yıl boyunca Suriye için Afganistan’ın Pakistan’ı işlevini gördü.

OKU

4 Nisan 2018 Çarşamba

Savaşa EVET!

Bu başlığı,  savaş çığırtkanlığının ayyuka çıktı bir dönemde “koruyucu” bir çelik zırh niyetine tercih etmedim. Barış talebinin “terörle, vatan hainliği” ile ilişkilendirildiği bir dönemde kimine göre bir zırh olabilir, olmuştur da belki.. Hele ki AKP’nin savaş politikalarını eleştirdiğim paylaşımlarımdan dolayı, “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiğim iddiasıyla “1 yıl 2 ay 17 gün”  ceza aldığımın ertesi gününde böyle bir zırha –başlığa- sığındığım akla gelebilir.  Ne de olsa savaşın safında yer almanın yüceltildiği, savaş çığırtkanlığının bir çeşit “vatan severlik” addedildiği bir dönemdeyiz. Özellikle iktidar tarafından yürütülen savaşın ve savaş dilinin oldukça işlevli hale geldiğini görüyoruz. Ne zaman anket sonuçları alarm verse, savaşın ve şiddetin bütün argümanlarıyla ve fiili uygulamalarıyla devreye sokulduğunu da gördük. Bunu “400’ü verin, bu iş bitsin” muhabbetinden beri hep biliyoruz. Şimdi de yine Afrin savaşı üzerinden  bahis oynayanlar var mı, yok mu? Yakın zamanda yeni anketler yaptırılıp, sonuçlarının “memnuniyet verici” olduğu söylenir mi, söylenmez mi? Bu da bizim “bahis” sorumuz olsun.

OKU

23 Mart 2018 Cuma

Suriye’ye emperyalist müdahale kampanyalarında başı çeken bir kuruluş: Avaaz

Avaaz, dünya kamuoyunu yönlendiren, sözde “insani” duyarlılığıyla küresel kampanyalar yürüten bir uluslararası PR firmasıdır. Ama neoliberal-emperyalist taleplerin sözcülüğünü “iyi” yürüten, Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale çağrılarının başını çeken bir organizasyon olduğu da bilinir. Avaaz bugün, Doğu Guta’da 7 yıldır rehin tutulan ve acımasızca katledilen masum siviller için değil, onları katleden cihatçılar için de avaz avaz bağırıyor

OKU

18 Mart 2018 Pazar

Suriye savaşının yeni çatışma merkezi Afrin: Bundan sonra ne olacak?

Rusya, YPG güçlerinin bu koridordan tahliyesine garantör mü olacak? Ya da çözüm olarak Suriye ordusunun siyasi ve askeri olarak Afrin’i devralması fikrine mi geri dönülecek? Yoksa AKP’nin uzun zamandır korkulu rüyası haline gelen İdlip’teki cihatçı tasfiyeleri için odaklandığı “alan açma” hedefine ulaşmasına bir süre göz mü yumulacak?

OKU

8 Mart 2018 Perşembe

8 Mart’a giderken: Tacizi kadınlar durduracak, zaman doldu!

Beyaz Çarşamba eylemlerini, Amerika’da yaşayan gazeteci “aktivist” Masih Alinejad başlattı. Haziran 2017’de “Benim Saklı Özgürlüğüm” (My Stealthy Freedom) hareketini sosyal medya üzerinden başlatan Alinejad, İranlı kadınlara her çarşamba günü beyaz örtü takmaları çağrısı yaptı. Kampanya giderek örtüyü çıkarıp sallama eylemine dönüştü. Ama yaklaşık olarak 7 ay boyunca bu eylemlerin hiç kimse farkında değil. Çünkü medya ilgi göstermedi.


OKU

20 Şubat 2018 Salı

Afrin’de soğuk duş: Suriye “Halk Güçleri” TSK ve cihatçılara karşı direnişte

YPG ile “Halk Güçleri”nin birlikte hareket edecekleri ve TSK destekli cihatçı saldırılarının olduğu üç cephede (Afrin’in batısı, kuzeyi ve doğusunda) savunma/taarruz yürütecekleri tahmin ediliyor. Beklenen şu: Önce savunma hattı oluşturulacak. Eğer TSK/ÖSO’dan saldırı gelirse karşılık verilecek. Afrin’e en yakın bölge olan Halep’in batı kırsalından intikal ettirilen bu güçler, İran ve Hizbullah komutanlarının komutası altında cihatçılara karşı savaşan, çoğunlukla Suriyeli sivil halk milislerinden oluşuyor 


OKU

28 Ocak 2018 Pazar

Afrin’e savaş, ABD’ye “zeytin dalı"

Afrin operasyonuna “Zeytin Dalı” adı verildi. Barışı simgeleyen “Zeytin Dalı” isminin bir savaşın adı olması ironik bir durumdur. Ama aslında bu isimlendirme, Afrin’e açılan savaş için değil, “eski” dost ve müttefiklerle arayı kapatıp yeniden yakınlaşmanın bir aracı olarak  düşünülmüş. Nitekim AKP bu savaşla zeytin dalını ABD’ye uzattı.
Afrin operasyonu başladığında en çok konuşulan şey, Türkiye’nin İdlip’ten uzak durmasına karşılık olarak Rusya’nın bu operasyona “sınırlı” yeşil ışık yaktığı iddiasıdır. Bu iddiayı her ne kadar kesin olarak doğrulama ya da çürütme olanağı yoksa da gelişmelerden ve ortaya atılan yorumlardan yola çıkarak sadece varsayımlarda bulunabiliyoruz. Bu varsayımlar da iki yönlüdür; “olabilir” ve “olmaya dabilir” yönündedir. Olabilirliğine dair çok şeyler yazıldı, ama bu kez Rusya cenahından bir bakışa yer verelim: Rusya Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü ve Uluslararası İlişkiler Rusya Konseyi uzmanı Anton Mardasov, Rusya’nın “İdlip’e karşı Afrin” seçeneğine onay vermiş olabileceğini şu şekilde dile getiriyor: 
OKU

19 Ocak 2018 Cuma

Afrin’e seferden zafer çıkar mı?

AKP’nin Suriye politikasındaki iflasına bir halka daha eklendi. İdlip’te farklı bir kurgusu vardı ve bozuldu. Bunun telaşıyla, hızlıca Afrin’e yönelik askeri operasyon gündeme geldi; top atışları ve düşük yoğunluklu çatışmalarla müdahale fiilen başladı denilebilir. Ama görünenin arkasında saklı kalan birçok faktör, asıl gerçeği anlatandır. Aylardır “Afrin’e bir gece ansızın gelebiliriz” tehditleri devam ederken, operasyon için askeri hazırlık yoktu, bütün hazırlıklar İdlip’e yönelikti. Hatta İdlip’ten devşirilecek cihatçı militanları bir çatı altında toplama hazırlıkları vardı. Bunun için siyasi yapı olarak aşiretler, askeri çatı olarak “Ceyş el-Vatani” adıyla bir “milli ordu” kurma hazırlıkları devam ediyordu. Ama hazırlıklar İdlip’e yönelik iken, Afrin için tam anlamıyla hazırlıksız yakalanma hali vardı.

OKU

15 Ocak 2018 Pazartesi

Yaklaşan İdlip savaşı ve AKP’nin telaşı

Suriye’deki vekalet savaşında İdlip’in son muharebe alanı olacağı Deyrizor’dan sonra Ebu Kemal’in de IŞİD’den kurtarılmasının ardından operasyonun başlayacağı geçtiğimiz Kasım ayından belliydi. Suriye ve müttefikleri açısından İdlip savaşının birinci derece muhatabı Türkiye’dir. Bunun için AKP’nin kendi eliyle yarattığı ve Suriye’deki diğer bölgelerden yapılan tahliyelerle devasa boyutlara varan İdlip’teki “kontrolsüz” cihatçı yığınak için Astana’da Türkiye’ye görev verildi. Daha önceki Astana mutabakatınca çatışmasızlık bölgelerinden biriydi İdlip. Bu kez Türkiye’ye kent merkezinde “gerilimi azaltma” görevi verildi. Suriye, İran ve Rusya’nın 12’şer gözlem noktası kuracakları alan İdlip kırsallarıydı. Türkiye ise İdlip’e “askeri intikal” gerçekleştirdiği Ekim 2017’den bu yana dört gözlem noktası oluşturduğunu duyurdu.

OKU